Japonya’da kritik meclis seçimi, iktidardaki sağ koalisyon hükümetini sarsarken aşırı sağ, tüm dünyada olduğu gibi burada da yükselişini sürdürüyor. İktidara meydan okuyan komünist partisi ise ABD hegemonyasına karşı bağımsızlık vaat ediyor.
Japonya halkı pazar günü üst meclis seçimleri için sandık başına gitti. Seçimler, Başbakan İşiba Şigeru liderliğindeki Liberal Demokrat Parti (LDP) ve koalisyon ortağı Komeito’nun siyasi geleceği için büyük önem arz ediyor.
İKTİDAR SALLANTIDA
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana geçen sürenin çoğunda iktidarda olan LDP ve koalisyon ortağı Komeito, seçim öncesi belirlediği 125 sandalyeden en az 50'sini kazanma hedefine ulaşamayarak çoğunluğu elde edemedi.
Koalisyonun üst meclisteki sandalye sayısı, 141'den 122'ye düştü. Böylece iktidar koalisyonu hem üst mecliste hem de alt mecliste çoğunluğu kaybetmiş oldu.
Başbakan İşiba liderliğindeki koalisyon hükümeti, Ekim 2024’te yapılan alt meclis seçimlerinde çoğunluğu kaybetmişti.
Koalisyon hükümeti bundan sonra yasa tasarılarını geçirebilmek için muhalefetin desteğine ihtiyaç duyacak.
KOLTUĞU BIRAKMAYACAK
Bu, İşiba üzerindeki parti içi baskıyı artırarak olası bir istifayı gündeme getirebilir. Hükümet içindeki olası bir liderlik değişimi, Japonya’nın yeni bir başbakan seçimine gitmesine neden olabilir.
Muhalefet partileri ise LDP ve Komeito ile genişletilmiş bir koalisyona katılmayı reddetti.
Başbakan İşiba, yenilginin ardından yaptığı açıklamada, seçim sonuçlarını ciddiyetle ele aldığını ancak önceliğinin siyasi bir boşluk oluşmasını önlemek ve ABD ile tarife anlaşması gibi yaklaşan sorunlarla ilgilenmek olduğunu söyledi. İşiba, başbakanlık koltuğunda kalacağını söyledi.
AŞIRI SAĞ YÜKSELİYOR
Tüm dünyada olduğu gibi Japonya’da da aşırı sağın yükselişi dikkat çekiyor.
Yabancı karşıtlığıyla öne çıkan ve “Önce Japonya” mesajını kampanyasının merkezine yerleştiren Sohei Kamiya liderliğindeki Sanseito partisi, alt meclisle birlikte toplam sandalye sayısını 3’ten 17’ye yükseltti.
JAPON TRUMP
Ülkede artan ekonomik sıkıntılar ve göçmen karşıtlığı üzerinden tabanını genişletiyor. Son yıllarda Almanya’daki AfD ve ABD’de Donald Trump’ın yükselişiyle benzerlik gösteren bu aşırı sağ dalga ile Japonya’da da milliyetçilik ve sıkı göçmen politikalarına olan destek artıyor. Sanseito lideri “Trump’ın cesur siyaset tarzından ilham aldığını” belirtiyordu.
Seçim sonrası açıklama yapan Sanseito lideri, “Japon halkının refahını yeniden inşa etmek için küreselleşmeye direniyoruz. Bu, tüm yabancıların ülkeyi terk etmesi gerektiği anlamına gelmiyor” dedi.
Göçmen karşıtı politikaları nedeniyle eleştirilen Sohei Kamiya, Reuters’a verdiği demeçte “Geçmişte göçmenlik konusunu gündeme getiren herkes sol tarafından saldırıya uğrardı. Şimdi biz de eleştiriliyoruz ama aynı zamanda destek de kazanıyoruz” demişti.
ASIL SORUMLU HÜKÜMET
Japonya’nın en büyük muhalefet partisi olan merkez sol Anayasal Demokrat Partisi’nin (CDP) lideri Yoshihiko Noda ise aşırı sağın “Önce Japonya” politikasını eleştirerek yabancıların Japon ekonomisinin devamlılığı için önemli olduğunu belirtti. Ülkedeki sorunların asıl sorumlusunun iktidar olduğunu belirten CDP lideri, tüm muhalefet partilerini hükümeti değiştirmek için iş birliğine çağırdı.
SOLDAN BAĞIMSIZLIK VURGUSU
Ancak iktidara meydan okuyan sadece aşırı sağcılar değil. Japonya Komünist Partisi (JCP) de iktidar koalisyonunun azınlığa düşmesi için elinden geleni yapacağını duyurdu. Artan yaşam maliyetleri, düşük ücretler ve sosyal güvenlik sistemindeki açıklar, JCP’nin secim kampanyasının merkezinde yer alıyor.
ABD ile Çin arasında Pasifik’te nüfuz mücadelesi artarken Japonya, Washington’ın baskılarıyla şekillenen bir dış politikayla karşı karşıya. Bu durum ülke içinde bağımsızlık tartışmalarını körüklerken JCP, Japonya’nın bu dış baskılardan kurtulması ve ABD’ye bağımlı olmayan, barışçıl bir dış politika izlemesi gerektiğini savunuyor.