Gelecek on yıl, enerji alanında köklü değişimlerin yaşanacağı bir dönem olarak öne çıkıyor. Türkiye, bu dönemde iki farklı yol arasında tercihini yapma aşamasında bulunuyor. Ülke ya başkalarının kontrol ettiği bir geçit kapısı işlevi görecek ya da bağımsız bir enerji gücü olma yolunda ilerleyecek. Enerji piyasası uzmanı Mehmet Öğütçü, 10 Haber'de yer alan bir makalede Türkiye'nin köşe taşlarını oluşturacak olan fırsat ve tehlikeleri ele aldı. İşte bu önemli yazının kritik noktaları:
ENERJİ GÜVENLİĞİ VE STRATEJİK ÖNEMİ
Mehmet Öğütçü’nün kaleme aldığı makalede, enerji artık yalnızca bir enerji kaynağı değil; aynı zamanda güvenlik, uluslararası ilişkiler ve ulusal stratejilerin merkezine yerleşmiş bir unsur olduğu vurgulanıyor. Washington, Moskova, Pekin ve Brüksel gibi küresel güçlerin enerjiyi bir stratejik araç olarak kullanması, uluslararası dengelerin ne denli değişken olduğunu gösteriyor. Özellikle Amerika’nın kaya gazı devrimi, küresel enerji pazarlarının dinamiklerini ciddi şekilde değiştirmiştir. Rusya'nın enerji kaynaklarını tehdit unsuru olarak kullanması ise durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Bu bağlamda, Türkiye'nin enerjideki rolü de büyük bir önem kazanıyor.
DOĞU AKDENİZ VE YENİ FIRSATLAR
Doğu Akdeniz, bölgedeki enerji dinamiklerinin yeniden şekillendiği kritik bir alan olmaya devam ediyor. Türkiye, buradaki gelişmelere dikkat çekerek, komşuları İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'ın oluşturduğu enerji ittifakının Türkiye'yi dışarıda bırakmasının akılcı olmayacağını ifade ediyor. Öğütçü, İsrail gazının Avrupa pazarına ulaşması açısından en güvenilir ve ekonomik yolu Türkiye üstünden geçmesi olduğunu bildiriyor. Bu noktada diplomasi, mühendislikten daha hayati bir önem taşıyor. Türkiye'nin masada güvenilir bir aktör olabilmesi, bölgedeki enerji tartışmalarını da derinden etkileyebilir.
STRATEJİK GAZ KEŞİFLERİ VE SON GELİŞMELER
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş sonrasında, Avrupa'nın enerji haritasının yeniden şekillendiği gözlemleniyor. Karadeniz'de Türkiye'nin Sakarya sahasında yaptığı gaz keşfi, ülkenin enerji kimliğinde önemli bir dönüşüm yaratmış durumda. Artık Türkiye, sadece bir transit ülke değil, aynı zamanda enerji üretimi yapan bir ülke konumuna gelmiştir. Özellikle son dönemde Türkiye'nin LNG ve altyapı yatırımları dikkat çekici. BOTAŞ'ın önümüzdeki üç yıl için garantilediği 15 milyar metreküp LNG tedarik anlaşmaları, Türkiye'nin bu alandaki başarısını taçlandırıyor. Türkiye'nin enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi, ithalatında Rusya, Azerbaycan ve İran ile birlikte ABD, Katar ve Nijerya'yı da içermesi, arz güvenliğine yönelik en büyük avantajı olarak öne çıkıyor.
YENİ DÜNYA DÜZENİ VE KARŞILAŞILAN RİSKLER
Enerji güvenliğinin yalnızca petrol ve gaz ile sınırlı kalmadığını belirten Öğütçü, su kaynaklarının azalması, iklim değişikliği ve önemli madenlerin eksikliğinin yeni risk alanları oluşturduğunu vurguluyor. Özellikle Avrupa Birliği’nin 2026 yılında uygulamaya koyacağı karbon sınır düzenlemesi, Türk sanayisini derinden etkileyecek. Bu durum, yeşil dönüşümün Türkiye için bir zorunluluk haline geleceğinin altını çiziyor. Ekonomik sürdürülebilirlik sağlamak adına gerekli adımlar atılmadığı takdirde, ülkenin rekabet gücünde önemli kayıplar yaşanabilir.
GELECEK VE STRATEJİK YÖNLENİM
Makalede öne çıkan en kritik soru ise, Türkiye'nin enerji alanındaki geleceği ile ilgili. "Başkalarının kullandığı bir geçit olarak mı kalacağız, yoksa dengeli ve vizyoner bir strateji ile gerçek bir enerji gücüne mi dönüşeceğiz?" şeklinde şekillenen tartışma, Türkiye'nin alacağı kararlarla doğrudan bağlantılı. Mehmet Öğütçü, Türkiye'nin doğru stratejiler geliştirmesi durumunda bu dönemin kurallarını belirleyici bir aktör olabileceğini savunuyor. Tarih, Türkiye'ye benzeri bir fırsatı bir daha sunmayabilir. Dolayısıyla, bu konudaki hamlelerin acilen yapılması gerekmektedir.
