Yayman: Kızılcahamam'da 2001 ruhu yeniden canlandı, terörsüz Türkiye için yeni dönem başladı!

Yayman, Kızılcahamam’daki toplantıda geçmişteki heyecanı yeniden yaşadıklarını belirterek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın terörle mücadele ve barış çağrısının yeni bir sürecin başlangıcı olduğunu vurguladı. Tüm partilerin sürece katkı vermesi gerektiğini dile getirdi.

Yayman, Habertürk televizyonunda katıldığı canlı yayında, 32. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın ardından gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Kızılcahamam’da 2001 ruhu yeniden canlandı”

Kampa ilişkin izlenimlerini aktaran Yayman, toplantının kuruluş yıllarındaki heyecanı yeniden yaşattığını belirterek, “2001’de Bilkent Otel’deki o ilk toplantıdaki coşku neyse, bugün Kızılcahamam’da aynı heyecanı gördük” dedi.

Bu güzel organizasyon için Genel sekreterimiz Eyüp beye Tanıtım ve Medya başkanımız Faruk beye ve emeği geçen herkese teşekkür ederiz.

Kampın bu yıl interaktif bir yapıda organize edildiğini ifade eden Yayman, milletvekilleri ile bakanlar arasında doğrudan temas imkânı sağlandığını, böylece parti teşkilatlarının nabzının doğrudan hükümete aktarılabildiğini söyledi.

“Terörsüz Türkiye için yeni dönem”

Toplantıda "Terörsüz Türkiye" başlığıyla düzenlenen oturuma ilişkin de bilgi veren Yayman, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala’nın tarihsel bir perspektifle IRA, ETA, FARC ve Moro gibi dünya örneklerini analiz ettiğini ve ufuk açıcı bir sunum yaptığını belirtti.

Yayman, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının ise yeni bir sürecin başlangıcı olduğuna dikkat çekti.
“Cumhurbaşkanımızın, ‘Silahlar sussun, örgüt kendini lağvetsin; biz konuşmaya hazırız’ çağrısı, müzakereci siyaset anlayışımızın temelini yansıtıyor” diyen Yayman, bu yaklaşımın yalnızca bugüne değil, 2005, 2009 ve 2013 yıllarında verilen mesajların da devamı niteliğinde olduğunu vurguladı.

“CHP’nin sürece katkı vermesi, doğal ve gerekli”

Yayman, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın terörle mücadele ve demokratikleşme sürecine yönelik geçmişte verdiği mesajların bugünle güçlü bir bağ kurduğunu belirtti.
“Sayın Cumhurbaşkanımız 2005 yılında ‘Bu bir sorun ise benim sorunumdur’ diyerek meseleyi sahiplenmiş, 2013’te ise ‘Gerekirse baldıran zehri içerim’ sözleriyle çözüm iradesini ortaya koymuştur” diyen Yayman, bugün gelinen noktada bu yaklaşımın devlet aklıyla bütünleştiğini ve devlet politikası haline geldiğini söyledi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de bu sürece sağduyulu ve sorumlu bir destek verdiğini belirten Yayman, “Sayın Bahçeli bugün çok önemli bir tarihi süreci başlatmıştır. Cumhur İttifakı bu konuda güçlü bir birliktelik sergilemektedir” ifadesini kullandı.

CHP’nin de bu süreçte yapıcı bir rol oynamasını önemsediklerini dile getiren Yayman, şunları kaydetti:
“CHP’nin tavrını bu aşamada pozitif buluyorum. Umarım ilerleyen günlerde bu katkı daha da artar. Zira 1989 yılında SHP’nin hazırladığı Kürt raporu, CHP’nin hazırladığı Tunceli raporu, Doğu sorunu raporu gibi belgeler, zamanla CHP’nin literatürüne dahil olmuştur. Bu kadar geniş ve tarihsel bir birikime sahip bir partinin sürecin dışında kalması, hayatın olağan akışına da siyasi sorumluluğa da aykırıdır.”

Yayman, tüm partilerin demokrasi, toplumsal barış ve ortak gelecek hedefi doğrultusunda sürece katkı sunmasının, Türkiye’nin birlik ve beraberliğini güçlendireceğini vurguladı.

“Kudüs İttifakı ve yeni barış vizyonu”

Kamp sırasında gündeme gelen bir diğer önemli başlığın da PKK’nın silah bırakma yönündeki kararı olduğunu belirten Yayman, “Silah bırakan PKK’lı bir grubun varlığı ve bu sürecin komisyonlarla yürütüleceğinin açıklanması, yeni bir döneme geçişin göstergesidir” dedi.

Yayman, bu süreçle ilgili kamuoyunda yürütülen tartışmalara da değinerek, “DEM Parti ile ittifak mı oldu?”, “Ümmet-millet ayrımı mı yapılıyor?” gibi sorulara cevap verdi. Tartışmaları “mesnetsiz” olarak nitelendiren Yayman, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki net duruşunu hatırlattı:
“Sayın Cumhurbaşkanımız çok açık konuştu: ‘Ümmeti savunmak ne zamandan beri yasak oldu?’ Kudüs İttifakı’ndan bahsetti. Türklerin, Kürtlerin, Arapların el ele vererek bölgede barış ve kardeşlik inşa etmesi gerektiğini vurguladı. Bu çağrı, emperyalizmin ‘böl, parçala, yönet’ stratejisine karşı çok daha önce de yapılmıştı. Arap Baharı sürecinde de aynı duruş sergilenmişti. Türkiye’nin bu coğrafyada barış eksenli bir vizyon geliştirmesi, devlet aklının ürünüdür.”

İLGİLİ HABERLER