2026 Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun aralık ayında kararını açıklaması beklenirken, ekonomi çevrelerinde güçlü tahminler konuşulmaya başladı. YMM Ahmet Kurtuluş, çalışanların yüksek beklentisini ve işveren maliyetlerindeki baskıyı birlikte değerlendirerek önemli mesajlar verdi.
“Çalışan tarafı 30 bin TL’yi konuşuyor”
Kurtuluş, sahadan topladığı verilerin çalışan kesimin taleplerinin oldukça net olduğunu gösterdiğini söyledi:
“2025’te net 22.104 TL olarak uygulanan asgari ücretin 2026’da enflasyon etkisiyle en az 27–28 bin TL’ye çıkması bekleniyor. Ancak çalışanlar ve sendikalar 30 bin TL’nin altında bir artışı karşılamayacaklarını açıkça ifade ediyor.”
Bu seviyenin sadece bir talep değil, temel ihtiyaçlardaki artışın zorunlu yansıması olduğunu vurguladı.
“İşveren maliyetleri de hesaba katılmalı”
Kurtuluş, ücret artışının yalnızca çalışan açısından değil, işletmeler üzerindeki yükler açısından da ele alınması gerektiğini belirtti:
“Asgari ücrete yapılacak her artış işveren maliyetlerini de yukarı çekiyor. Hem işletmelerin sürdürülebilirliği hem de çalışanların alım gücü dengeli şekilde korunmalı. Prim yükleri ve vergi dilimleri mutlaka masaya yatırılmalı.”
“Net artış yapılmazsa alım gücü hızla erir”
Enflasyonist ortamda sadece nominal artışın yeterli olmadığını vurgulayan Kurtuluş şunları söyledi:
“Asgari ücretin rakamsal olarak yükselmesi artık yeterli değil. Net alım gücünü koruyacak kalıcı bir sistem kurulmadıkça çalışanların yaşam standardı her yıl daha fazla geriliyor.”
Bu nedenle gelir vergisi düzenlemeleri ve çalışan desteklerinin 2026 paketine mutlaka dahil edilmesi gerektiğini ifade etti.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun Ocak ayına kadar bir araya gelerek 2026 yılı için geçerli olacak rakamı duyurması bekleniyor. Kamuoyunun odağında ise iki başlık var:
Refah payı ve enflasyona karşı gerçek alım gücü koruması.
Ekonomistler, açıklanacak ücretin Türkiye’nin ücret politikası ve sosyal refah göstergesi açısından kritik bir sınav olacağı görüşünde birleşiyor.