Türkiye, geçtiğimiz Cuma günü Şırnak'ın Silopi ilçesinde ölçülen 50.5°C'lik rekor sıcaklıkla tarihinin en sıcak gününü yaşadı. Bu, ülke genelinde şimdiye dek kaydedilen en yüksek değer olarak kayıtlara geçerken, bilim dünyasından gelen bir uyarı endişeleri artırıyor: İnsan vücudunun teorik olarak dayanamayacağı bir sıcaklık eşiği var ve biz o eşiğe tehlikeli bir şekilde yaklaşıyoruz...
Küresel ısınmanın tetiklediği ve giderek şiddetlenen sıcak hava dalgaları, tüm dünyada rekorları alt üst etmeye devam ediyor.
Temmuz ayı boyunca boğuştuğumuz aşırı sıcaklar, geçtiğimiz hafta Silopi'de 50.5°C'lik ulusal rekorla zirveye ulaştı. Bu endişe verici trend sadece Türkiye'ye özgü değil.
Mayıs 2024'te Hindistan'da ve 2017'de Pakistan'da (54°C) kaydedilen benzer rekor sıcaklıklar, gezegenimizin karşı karşıya olduğu tehdidin boyutunu gözler önüne seriyor.
Peki, insan vücudu bu aşırı sıcaklıklara ne kadar tolerans gösterebilir? cnews'in haberine göre bu sorunun yanıtını arayan Birleşik Krallık'taki Roehampton Üniversitesi'nden bilim insanları, insan vücudunun ısıya dayanıklılık sınırını araştırdı. Yapılan çalışmaya göre, bu sınır '40 ila 50°C' arasında yer alıyor.
Bu sıcaklıklara ulaşıldığında vücudumuz "ısı stresi" adı verilen duruma giriyor.
Bu durumun belirtileri ise oldukça ciddi:
* Kafa karışıklığı
* Mide bulantısı
* Baş dönmesi ve baş ağrısı
* Bayılma
Araştırma, yüksek sıcaklığın kalp ve damar sistemi üzerindeki etkilerinin cinsiyetler arasında farklılık gösterdiğini de ortaya koydu.
Genellikle daha düşük Vücut Kitle İndeksi'ne (VKİ) sahip olan kadınların, sıcaklığın etkilerini daha kolay hissettiği belirtiliyor. Erkekler ise daha fazla terleyerek vücutlarını soğutsa da, bu durum onları daha yüksek bir susuz kalma (dehidrasyon) riskiyle karşı karşıya bırakıyor.
Roehampton Üniversitesi ekibi, yaş ve genel fiziksel durum gibi faktörlerin kalp sağlığı üzerindeki etkisini belirlemek için araştırmalarına devam ediyor.
Silopi'de kırılan rekor, Türkiye için sadece bir hava durumu haberi değil, aynı zamanda iklim krizinin kapımıza dayandığının ve vücudumuzun limitlerini zorlayan bu "yeni normalin" geleceğimizin bir parçası olabileceğinin acı bir göstergesi.
